Lütfen Bekleyiniz...

MURÂKABE

(ﻣﺮﺍﻗﺒﻪ) i. (Ar. raḳābet “gözetmek, beklemek, korumak”tan murāḳabe)
1. Bakıp gözetme, göz altında bulundurma, denetleme, denetim, kontrol: Onun nâzım ve hâkim karakterinin tatlı sert murâkabesi yalnız İbrâhim Efendi tarafından değil konağın her ferdince kabul edilmiş (Sâmiha Ayverdi). Şeyh Mehmet Lâlezar, “serşükûfeci” unvânıyle lâle alım ve satımını teftiş ve murâkabe altında bulunduruyordu (Sâmiha Ayverdi).
2. tasavvuf. Bir dervişin dış dünya ile ilişkisini kesip iç âlemine dalarak özünde hissettiği Allah’a yönelmesi ve O’nun huzûrunda kendini denetlemesi durumu: Câminin altındaki dar çile odasında geçirdiği ibâdet ve murâkabe saatlerinde (…) o sert ve kibirli Roma hemşerisi çehreleri acaba onu rahatsız etmiyor muydu? (Ahmet H. Tanpınar). İnsân-ı kâmilin emir ve tasvîbi olmaksızın bir kimsenin kendi fikri ile halvete girip murâkabeye devâmı semere-bahş olamaz (Ahmet A. Konuk). İmdi eğer kalp murâkabe ile, yâni inâyet-i Hakk’ın tecellîsine intizar ile ve zikrullah ve tilâvet-i Kur’an ile parlatılır ise bu nokta zâhir olur (Ahmet A. Konuk).
ѻ Murâkabe etmek: Bakıp gözetmek, gözaltında bulundurmak, denetlemek: Hak Taâlâ, “Allah her şeyi murâkabe etmektedir” buyurmuştur (Kuşeyrî Risâlesi Terc.). Murâkabe heyeti: Denetleme kurulu. Murâkabeye varmak: tasavvuf. Özünde hissettiği Allah’a yönelip O’nun huzûrunda bulunduğunun idrâki içinde kendini denetlemek: Her selâm verişte sanıyordum ki dizinde tespih, belinde hançer, bin zünup ve gurûrunun istiğfârı için murâkabeye varmış bir eski hâkanla göz göze geleceğiz (Rûşen E. Ünaydın). Dervişlerin murâkabeye varmadan evvelki temkinli hareketini veriyordu (Refik H. Karay).